"Bütün tarihsel olaylar ve kişiler, hemen hemen iki kez yinelenir" diyen Hegel' e
Karl Marx'ın cevabı şöyle olmuştur:
"Evet bütün tarihsel olaylar ve kişiler, iki kez yinelenir. Birincisinde trajedi, ikincisin de komedi olarak..."
Şimdi Rusya'nın Ukrayna' saldırmasıyla gelişen olaylara baktığımızda ve özellikle batılı kaynakların ifadeleri ile 1914 teki 1.Dünya savaşı koşullarının ve bütün aktörlerinin hem trajedi ve hem de komedi olarak yinelendiği açıkça görülüyor.
Bugün bölgemizde Rus Çarlığı yerine Rusya, İngiltere yerine ABD, Almanya ve Fransa yerine AB olarak aynı Almanya ve Fransa vardır. Araplar sınırları cetvelle çizilmiş çeşitli ülkeler olarak varlıklarını devam ettirmektedirler. Osmanlı İmparatorluğu yerine Türkiye Cumhuriyeti tarih sahnesinde yer almaktadır. I. Dünya savaşı öncesi gibi Ortadoğu, Libya, Kafkaslar ve Doğu Avrupa kaynamaktadır. Benzer kutuplaşmalar 2.Dünya savaşında da gerçekleşmiş, dünya halkları bunun acı sonuçlarını ağır bir şekilde yaşamıştır.
Gelişen olaylara baktığımızda tarih yine tekerrür ederek Dünya hızla iki kutuplu hale geliyor. Dünya; bir tarafta ABD, AB, Japonya, Güney Kore, Avusturalya, Yeni Zelanda, Diğer tarafta; Çin, Rusya, İran ve Kuzey Kore olarak saflarını belirliyor.
Bu bloklaşma süreci, Asya'da, Ortadoğu’da birçok ülkeyi taraf olmaya zorluyor.
Geçmişte Almanya- İngiltere-Rusya çatışmasına sahne olan bölge, bugün aslında ABD-Rusya çekişmesine tanıklık ediyor. Sadece tanık olsa iyi bu çekişmenin trajik sonuçlarını da yaşıyor.
Bugün ABD Doğu Akdeniz, Yunanistan Dedeağaç, Romanya, Baltık Denizi ne yaptığı yığınaklarla Rusya'yı batıdan kuşatmak istiyor. Aynı işi Güneyden başarması için Karadeniz den yapacağı kuşatmada tek engel Montrö sözleşmesi.
Uzun zamandır bu sözleşmeden rahatsız olan ABD'nin sözleşmenin değiştirilmesi ile ilgili olarak yaptığı çalışmalarda bir sır değil.
Düşünsenize eğer 1. Dünya savaşında Osmanlı İmparatorluğunun elinde Montrö sözleşmesi gibi bir anlaşma olsaydı Alman gemileri İstanbul boğazını
Geçip Sivastopol’ü bombalayamayacak ve Osmanlı devleti savaşa girmeyecekti.
1071 Malazgirt savaşı ile resmen adım attığımız ve 1000 yıldır yaşadığımız bu topraklardan bizi atmak için bin yıldan bu yana uğraşan devletler daima oldu ve bunlar bugünde mevcudiyetlerini sürdürüyorlar.
Bizim ülke olarak bunu hiçbir zaman unutmamız lazım. Tabii ki hiçbir ülke mevcudiyetini yalnız başına sürdüreme. Çıkarına uygun olarak birçok birliğin içinde yer almak zorundadır. Ama yine de geçmişi unutmadan ülkenin bekası için çok dikkatli bir politika izlemek gerekir.
Çünkü bizim bulunduğumuz coğrafya dünyanın en zor coğrafyasıdır.
Tekrar ediyorum:
"Tarihini bilmeyenler onu yeniden yaşamaya mahkumdurlar"
Umarım tüm devletler tarihlerinden ders alır ve dünyada insanlık dramları yaşanmaz.
Sağlıkla kalın...