İlk çeyreğini bitirmemize 3 yıl kalmış olan yeni yüzyılda Türkiye’nin geçen yüzyıldan kalma sorunları çözüme kavuşturulamadan devam etmektedir.
Süre gelen sorunlarımıza sayıları 8 milyonu geçtiği tahmin edilen sığınmacı ve kaçak göçmenlerin neden olduğu bir yığın yenileri de eklenmiş durumdadır.
Her birimizin sayabileceği onlarca soruna bir de bütün sıcaklığını hissettiğimiz Rusya’nın Ukrayna’yı işgali de cabasıdır.
Tüm dünyayı derinden sarsan pandeminin sağlık, ekonomi ve sosyal alanda yarattığı sorunların her biri emsali görülmemiş büyüklüktedir.
Bu ağır kasvetli manzaranın mevcudiyetine rağmen demokrasimizin temel kurumlarından olan siyasi partilerin liderleri TBMM çatısı altındaki o bildik kısır çekişmeleri değişmeden sürmektedir.
Vatandaşlarımızın iç ve dış nedenlerle yaşamakta olduğu hayat pahalılığı ortada dururken ana muhalefetin lideri Türkiyenin ağırlaşmış hatta kronikleşmiş hukuk problemlerini Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala’nın tutukluluğuna indirgemektedir.
Ana muhalefet lideri bunu yaparken iktidar boş durur mu, elbette o da değirmene su taşımaya devam edecektir.
Yürütmenin başı cumhurbaşkanımız partili arkadaşlarına siyasi çalışmalar konusundaki talimatlarını kamu vicdanını yaralayan ve demokrasinin özüne aykırı olarak külliyenin çatısı altında yemekli toplantılarda vermektedir.
Oysa bu polemiklerin olduğu saatlerde %100 enflasyonlu ortamda aldığı emekli maaşıyla geçinmeye çalışan vatandaşlarımız sanki savaş ülkemizde yaşanıyormuş gibi ucuz et kuyruğunda saatlerce beklemekte, üstüne üstlük seksen kusur liralık eti satın alamadan boynunu bükerek evinin yolunu tutmak zorunda kalmaktadır.
İç parçalayan bu tabloya rağmen kimi siyasetçilerimiz vatandaşlarımızın içinde bulunduğu güçlükleri es geçerek birbirlerine, pahalı pide yerine daha ucuz ve daha geç bayatlayan ekmeği tavsiye ederek güya kara mizah yapmaktadırlar.
Bir diğerinin ise Çanakkale Köprüsünün yapımında tercih edilen modeli eleştirenlere köprüyü kullanmak yerine boğazı yüzerek geçmeyi tavsiye ederken muhatabı mukabil olarak seçim baraJını kast ederek barajda yüzmesini salık vermektedir.
Milletimizin büyük çoğunluğu zorunlu ihtiyaç ürünlerindeki büyük zamlar karşısında zorluk çekerken, Sayın Cumhurbaşkanının hayat pahalılığının mevcudiyetini kabul ederken her şeyin erişilebilir olduğunu iddia etmesi çok açık bir çelişkiden başka bir durum değildir.
Karşılıklı tüm bu söylenenler halkımızın gözünde siyaset kurumunu her zamandan daha çok itibarsızlaştırmaktadır.
YAP İŞLET DEVRET
18 Mart günü ülkemiz 1915 Çanakkale Köprüsünün öngörülen zamandan bir yıl öncesinde ulaşıma açılmasıyla çok önemli ve güzide bir eser kazanmış oldu.
Dünyanın sayılı boğaz geçişlerinden biri olan Çanakkale Boğaz Köprüsü övünülecek bir eser olmakla birlikte yapımında tercih edilen model tartışılmaya devam etmektedir.
Söz konusu model ilk olarak 19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başlarında Osmanlı Devleti, İngiltere ve Fransa’da uygulanmaya başlayan eski bir uygulamadır.
Bu yöntemle ilk olarak yurdumuzda İzmir –Turgutlu ve İzmir –Aydın demiryolları yabancı yatırımcılar tarafından yapılmış ve işletilmiştir.
1980 yılından sonra da Özal tarafından yeniden gündeme getirilmiş ve uygulama sahası bulmuştur.
Söz konusu dönemlerde sınırlı alan ve sayıdaki alt yapı kuruluşlarının yapım ve işletmesine kullanılan Yap, İşlet ve Devret modeli AKP döneminde bir çok alanda uygulanmış ve Yüksek Karla Yap, Garanti Karla İşlet ve Devret modeli haline dönüşerek yaygınlık kazanmıştır.
AK Parti Hükümetleri tarafından günümüzdeki şekline uyarlanan bu modelin çok yönlü olarak irdelenmesine ihtiyaç olduğu muhakkaktır.
Avantajlarının yanında halkımıza yüklediği maddi yükümlülüklerin derinlemesine değerlendirilip benzer uygulamalar için bir karar oluşturulması ve milletimizin menfaatine bir neticeye bağlanması zarureti vardır.