TENCERE MESELESİ
Ancak külfetin ve nimetin herkesin gücü ve milli gelire katkısı oranında paylaşıldığı toplumlar adalet duygusunun en gelişmiş olduğu toplumlardır.
Yazılarımı takip eden okuyucularım çok iyi bilecektir uzunca bir zamandır ekonomi, hayat pahalılığı, işsizlik, gençler ve çiftçiler başta olmak üzere tüm toplum kesimlerinin öncelikli sorunlarını analiz etmekteyim.
Söz konusu analiz ve değerlendirmeleri yaparken olabildiğince bir parti mensubiyetinin dar kalıplarına girmeden, tarafsız bir gözle yaklaşım göstermekteyim.
Bu nedenle parti isimi zikretmeden teknik yaklaşımlarda bulunmaya özen göstermekteyim.
Ancak buna rağmen nadiren de olsa bazı okuyucularımdan üyesi olduğu veya sempati duyduğu partisini hedef aldığım zannıyla olumsuz tepki almaktayım.
Tepkilerini bana ulaştıran değerli takipçilerime dilimin döndüğünce yazılarımın düşüncelerimi paylaşmanın dışında arka planının olmadığın anlatmaktayım.
Elbette inanıp inanmamak kendi takdirleridir.
Yukarıda yazdıklarıma bir örnek verecek olursam bundan önceki yazımda alıntıladığım sebze, meyve ve diğer gıda maddelerinin fiyatlarının yer aldığı tablonun gerçeği yansıtmadığını ifade eden okuyucum Antalya Hali’nin günlük fiyatlarını içeren bir tabloyu referans olarak bana göndermiş.
Değerli okuyucum sera ürünlerinin yerini, Adana başta olmak üzere birçok Akdeniz ve Ege ilinde tarla ürünlerinin piyasaya çıkmış olmasının fiyatlarda düşmeye yol açmasının doğal olduğunu gözden kaçırmış.
Ayrıca sebze ve meyve fiyatlarındaki artışta nakliyede kullanılan akaryakıt fiyatının rekor seviyelerde artmış olduğunu da göz ardı etmiş.
Tıpkı değerli okuyucum gibi bugün iktidara yakın bir internet haber sitesi de Antalya Hali’ndeki fiyatların düşük olduğunu manşete taşıyarak enflasyonun düşeceği dolaysıyla da hayat pahalılığının etkisinin azalacağı noktasında algı yaratmaya çalışmış.
Oysa İstanbul, İzmir gibi büyük illerinin yanında tüm Türkiye’de sebze ve meyve fiyatları halen bir önceki yıla göre en az yüzde yüz artmış durumda olmaya devam etmektedir.
Fakir halkımızın temel besin maddesi olan patates bile 10 lira seviyesinde satılmaktadır.
Tarladan yeni ürün soğan çıkmış olmasına rağmen fiyatı yine 7,5 liradan aşağı değildir.
Ha keza domates için de durum farklı değildir.
Tarımsal girdilerin fiyatlarının arttığı ve nakliyenin akaryakıt kökenli pahalandığı bir ortamda aksini beklemek için ya devletin hazineden yüksek oranda destek vermesi ya da üreticinin malını değerinin çok altında satması gerekmektedir.
Her iki durumda da faturanın halkın tamamına kesileceği su götürmez bir gerçektir.
İşte bu gerçek Sayın Bahçeli’yi ekonomideki olumsuz gelişmelerin bir beka meselesi olduğunu söylemeye mecbur etmiştir.
MHP liderinin işlerin düzeleceğine olan inancını ortaya koyarken hayat pahalılığını bir beka meselesi olarak değerlendirmesi yerinde ve doğrudur.
Hayat pahalılığını sadece gıda ürünleriyle sınırlandırmayan Bahçeli kiralardaki anormal artışa da dikkat çekerek tedbir alınmasını da tavsiye etmiştir.
Ancak unutulmamalıdır ki gayrimenkul maliyeti ve kira arasında doğrudan bir ilişki söz konusudur.
Konuyu bir örnekle açıklayacak olursa genellikle konut kirası konut fiyatının binde 3-5’i arasında olması beklenir. Konut fiyatlarının yüzde yüzün üzerinde artmış olmasını dikkate alırsak konut kiralarının 2000 liraları geride bırakmış olmasının doğal olduğu anlaşılacaktır.
Kiralarda düzenleme yaparken kira bedelinin konut değerinin ortalama %2’si, üst sınırının ise en fazla %3’ü olması hadde layık olabilecektir.
Sayın Bahçeli’nin bu gerçeklerin dile getirilmiş olması elbette kıymetlidir.
Başka bir gerçeği de söylemekten imtina edilmemelidir.
Hükümetin Türkiye’nin ihtiyaçlarındaki öncelikleri doğru belirleyememiş olması sonucunda ortaya çıkan durum ekonomide olumsuzlukları daha da tetiklemiş, neticede içinde bulunduğumuz dönemde devletin borçlanma maliyeti yükselirken bir yılda ödenmesi gereken dış borç stokumuz rekor kırmıştır.
Ancak unutulmamalıdır ki bir kısım para babası ve rantiyeci hariç neredeyse tüm toplum kesimleri ekonomik anlamda büyük kayıplara uğramış durumdadır.
Dünyada emtia fiyatları reel olarak rekor seviyede artmasının ülkemizdeki etkisi paramızdaki değer kaybı nedeniyle daha sarsıcı olmuştur.
—Bu nedenle tarım ürünlerinde taban fiyatlar mutlaka enflasyon üzerinde arttırılmalıdır.
Söz konusu fiyat artışlarının seviyesi tespit edilirken gerçek maliyetler dikkate alınmalıdır.
Aksi takdirde yeterince sıkıntı çekmiş olan çiftçilerimiz daha çok üretimden uzaklaşmış olacaktır.
—Çok düşük ücretlerle hayatını idame ettirmek durumunda olan emeklilerimiz imkanlar zorlanarak bir nebze rahatlatılmalıdır.
—Enflasyonun hesaplanmasında gerçekçi veriler esas alınarak memur ve işçilerimiz yapılacak zamlarla desteklenmelidir.
—Tüm bunlar yapılırken devlet yönetiminde israftan kaçınılmalı, şaşalı törenlerden vazgeçilmelidir.
—Vatandaşlarımıza hakkaniyetle yaklaşılmalı, ayrıcalıklı gruplar oluşturmaktan imtina edilmelidir.
—Birden fazla maaş alınmasının mutlaka terk edilmesi tüm vatandaşlarımızın hükümetten talebidir.
Son söz:
Ancak külfetin ve nimetin herkesin gücü ve milli gelire katkısı oranında paylaşıldığı toplumlar adalet duygusunun en gelişmiş olduğu toplumlardır.