22 Kasım 2021 günü yayınladığım bu köşe yazımı bugünlerde oluşan durumlar itibari ile tekrar yayınlamak kaçınılmaz oldu.
Nedenini soracak olursanız, inanın çıldırmak üzereyim. Neden mi? Biz yolsuzluk ve usulsüzlüklerin üzerine gittikçe gelen dosyalar ve inanılmaz belgeler görüntüler fotoğraflar karşısında midemiz bulanmıyor değil. Hangi belediyeye, hangi kuruma el atsanız yolsuzluk iddiaları almış başını gitmiş.
Sistem kokuşmuş ve bu sistemden beslenen insanlar hala devletin verdiği koltuklarda utanmadan sıkılmadan oturma cüretini kendilerinde görüp, kendisinin atanmasında referans olan imzası olan hele hele devletin ve milletin bekası için gecesini gündüzüne katan Sayın Cumhurbaşkanına ihanet içerisinde. Yazıktır, ayıptır, günahtır! Bakın şöyle diyor Nisa Suresi’nin 10. Ayetinde de yüce yaradan, " Yetimlerin mallarını haksız olarak yiyenler şüphesiz karınlarına ancak ateş doldururlar. Şimdi gelelim daha önce yazdığım yazıyı siz değerli okurlarıma hatırlatmaya. Buyurun…
İŞTE O YAZI
‘’Yazıma bir atasözü ile başlamak istiyorum ‘’anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az’’ demiş atalarımız… Açalım biraz…
İSTATİSTİKLER ŞÖYLE DİYOR
İstatistiklere göre nüfusumuzun yarıdan biraz fazlası erkekmiş! Bu veri sadece cinsiyete göre belirlenmiş bir sonuç. Peki ! Kadınların arasındaki erkek Fatmaları, hanım beyleri ya da erkeklerin arasındaki kadın kılıklıları hangi kategoride değerlendireceğiz. Günümüzde onlarca tür erkek tipi ve onu aratmaz onlarca kadın türleri vardır ki…! Neyse bu erkek tipli kadınları, kadın tipli erkekleri bir sonraki yazımda değerlendireceğim.
NEFSİMİZE ve KULAĞIMIZA HOŞ GELİR
Erkek adam, delikanlı adam, yiğit adam, cesur adam, cömert adam gibi kavramlar hem kulağa hem nefsimize çok hoş gelen sözlerdir. Ama “Adam gibi adam” ‘’adamın dibi’’ , ‘’adamlığın ham maddesi’’ gibi sözler başka bir duygu, onur ve şeref belirten sözlerdir. Günlük yaşantımızda “adam gibi adam” ‘’adamın dibi’’ , ‘’adamlığın ham maddesi’’ sözlerini ya çok az duyuyoruz, ya da hiç duyamıyoruz. Günlük yaşantımızda sık sık kullandığımız, bir deyim var ya; “adam olmak” Bu deyimle alakalı olarak; “Kalıbına bakınca seni adam sanmıştım.”, “Adam olman için kırk fırın ekmek yemen lazım.”, “Senden adam olmaz.” ‘‘Adamlığın batsın’’ sözlerini çokça söylemiş ve duymuşuzdur.
KRİTERLER NELERDİR?
Peki, hemen hemen hepimizin övgü ifadelerimizde yer alan bu ‘‘adam gibi adam olmak’ ’sözünün gereği olan adam olmak için ne yapmak lazım hangi kriterlere sahip olmak gerekir. Adam olmak genetik bir şey midir? Babadan oğula mı geçer?, yoksa sonradan da adam gibi adam olabilir miyiz? Bunun bir tarifi var mıdır? Ee vardır tabii…! Nasıl adam olunur, adamlık neyi gerektirir, adam olmak için hangi kriterlere sahip olmak lazım bu yazımda size dilimin döndüğünce anlatmaya çalışacağım. Adam olmak için; iki ayağı, iki gözü, iki kulağı olmak ya da iki ayak üzerinde yürümek yeterli midir? Yoksa başka bir şey midir adam olmak? Mesela bazı insanlar kaç ayak üzerinde yürüyebilir, bazıları 40 ayak olabilir, falan filan bu örnekleri çoğaltabiliriz. Bu tür film fırıldaklık ruhuna işlemiş iki ayaklı insan kılığında toplumun içinde fark edilmeden gezen insanlar da yok değil, hatta azımsanmayacak kadar fazla olmaya başladılar.
HİÇ ZANNETMİYORUM AMA...
Ama ben bu saatten sonra adam olmak istiyorum diyenlere biraz ipucu verelim belki topluma faydalı adam olurlar! (hiç zannetmiyorum)
Adam olmak için mangal gibi yürek gerekir
Adam olmak için omurgalı olmak gerekir
Adam olmak için cesaret gerekir
Adam olmak için şahsiyet gerekir
Adam olmak için karakter ve vefa gerekir
Adam olmak için doğru sözlü ve güvenilir olmak gerekir
Adam olmak için Adil ve merhametli olmak gerekir
Adam olmak için İffetli ve namuslu olmak gerekir
Adam olmak için yardımsever ve cömert olmaktır gerekir
TAKLACI AHLAKSIZLAR
Bunlar kayboldu mu adamlık da kaybolur. Siz kendinizi ne kadar adam yerine koyarsanız koyun, toplum nezdinde hiçbir kıymeti harbiyesi ve karşılığı yoktur.
“Adam gibi adam “diye tarif edilen, onurlu duruşuyla, efendiliğiyle ağırbaşlılığı ile tevazu eden güzel insanları mumla arar olduk. Son zamanlarda öyle bir insan tipi türedi ki bukalemun gibi renkten renge giriyor, menfaati, makamı, ikbali neyi gerektiriyorsa bakıyorsunuz o duruma uygun pozisyon alıyor. Kendi çıkarları için yapmadığı ahlaksızlık ve insanlık dışı davranış tipi kalmıyor. Birilerine yaranmak için atmadığı takla yapmadığı ahlaksızlık kalmıyor.
360 DERECE DÖNEBİLİYORLAR
Hani bir söz vardır “Yağmur nereye yağıyorsa tarlayı oraya taşımak” diye günlük haftalık aylık yıllık davranış stratejileri geliştirip ona göre davranış biçimlerini şekillendiriyorlar. Siyasi konjonktüre göre kendilerine arkadaş grubu ediniyorlar.
Gerçek dostlarını ve dava arkadaşlarını bir nefeste satıp 360 derece dönebilme kabiliyetine sahip oluyorlar. Bukalemun gibi renkten renge girebiliyorlar.
‘’Nabza göre şerbet verme’’ gibi değimlerinin isim babaları bunlardır.
Sadece kendi işkembesini doldurmak için çalışıp, sadece kendi çocuklarının babası olma yolunda ilerleyenlerde bu insan kılığına girmiş tiplerdir.
Günümüzde herkes günlük hayatın içinde kendine göre bir meşguliyeti olup kimisi sanat, kimisi kültür, kimisi spor, kimisi ticaret, kimisi siyasetle uğraşırlar.
Herkesin evine rızık götürme, bir lokma ekmek götürme çabasını anlayabiliyorum ama bazı insan kılığına girmiş siyasetçilerin ve bürokratların evine fırın yaptırmasını bir türlü anlayamadım!
ŞÖYLE DEMİŞ ALİ NAİL ERDEM
İzmir’in yetiştirdiği mümtaz şahsiyet namuslu siyasetçi Ali Nail Erdem’den duymuştum. Siyasette iki yol var, UN yolu, ÜN yolu . Var derdi Nail Erdem.
Belki bu iki kelime birbirine çok yakın ama anlam olarak da bir o kadar zıt
Ya çok düzgün malını, mülkünü, parasını ve zamanını siyasette millete hizmet edip ÜN yapacağım diye heba edenler var, yada işini batıran, iflas eden yani ticaret kanununda basiretsiz tüccar diye isimlendirilenler siyaseti kazanç kapısı, rant olarak görenler, ya da kazancına katmerli kazanç eklemek isteyen UN yolunu sıkı sıkıya tutan gruplar var.İkisinin arasında o kadar büyük fark var ki anlatamam. Bir kurumun belgeli YOLSUZLUĞUNU, PEŞKEŞİNİ ortaya çıkartıyoruz görüntülerle röportajlarla belgeliyoruz, yetkililerden ses olmadığı gibi aylarca yıllarca mahkemelere git-gel. Bu tip insanların yargıyı ve mahkemeleri bir baskı unsuru gibi kullanma çabaları bir hayli fazladırlar. Allahtan bu memlekette adalet duygusunu ve merhametini kaybetmemiş müfettişler savcı ve hâkimler var.
KARŞILIĞI ZULÜM
Biz gazeteciler haberi yaptıktan sonra gelen olumlu veya olumsuz tepkileri gayet özgürlükçü bir fikirle değerlendirir ders çıkarmamız gereken konularda ders çıkartır, eksiğimiz olan yönlerde eksiğimizi tamamlarız. Oysaki YOLSUZLUĞUNU, PEŞKEŞİNİ ortaya çıkardığımız kurum veya kurum yetkilileri bahse konuyu yani kamu zararlarını araştırıp gereğini yerine getireceğine, kamu zararlarını ortaya çıkaran gazeteciye kalmayan zulmü yapıyorlar. Bu yetkililer utanmasalar veya yetkileri olsa mahalledeki bakkala talimat verip ekmek bile verdirmeyecek kadar şerefsiz olmuşlar. Diyeceğim o ki kamu zararlarını peşkeş iddialarını partisi, makamı mevkisi gücü ne olursa olsun gündeme getirmeye devam edeceğiz Çünkü , kim ne der değil, Allah ne der diyenlerdeniz…
Yani adam olmak için önce insan olmak gerekiyor. Öyle lüks son model otomobile binmekle adam olunmuyor,
Siyaseti bir rant kapısı görüp dava adamı rolünde takılıp, 158 tane film fırıldak çevirip siyasi büyüklerine yalakalık yapmakla da olmuyor. Evine ekmek götürmek için kıvranan insanların çaresizliğinden faydalanıp, siyasi gücünü kullanarak onları işe yerleştirme karşılığında aldığın üç-beş-on veya elli tane kâğıt parçasıyla da olmuyor. Kuruma hizmet karşılığı olmayan faturaları siyasi gücünle veya o kişilerin amiri olarak işletip sonrada alınan fatura karşılığı paranın yarısına konmakla da olmuyor. Devleti veya kurumu soymak için yani hakkınız olmayanı alabilmek için seninle kafa yapısı aynı olanlarla merdiven altlarında, köşe bucak veya ofisimiz dediğiniz yerlerde toplantılar yapmakla da olmuyor, devletin orman, belediye, hazine arazilerine binbir fırıldak çevirerek usulüne ve mevzuata uygun hale getirip sonrasında çökmekle de olmuyor
Devletin kuruma sağladığı bütçeyi har vurup harman savurmakla da olmuyor
Kurumdaki bütün ihaleleri mevzuata uygun adrese teslim yapmakla da olmuyor
BAKIN ANLATAYIM SİZE
Nasıl oluyor ben size kısaca anlatayım. Yaptığınız hiçbir işte kamu zararı oluşmayacak. Toplumda kim ne der değil, Allah ne der diyenlerden olacaksın.
Hak hukuk adalet peşinden hiç ayrılmayacaksın. “İman varsa İmkânda vardır”. sözünü destur edineceksin. Yani kısacası arkadaşım! Adam olmak; Oturduğun meşgul ettiğin makam ile değil, şahsiyetinle, giydiğin elbisenin fiyatı ve Karizmasıyla değil, karakterinle, kasıtlı olarak yanlış yapılan işleri ve olayları yüksek sesle yüreklice ortaya koymakla, anı yaşamakla değil anılar bırakmakla,
İstediğini yapmakla değil yapması ve yapılması gerekeni yapmakla, sözünün hava cıva gibi uçucu değil sözünün senet olmasıyla, ‘’Gemisini yürüten kaptan’’ cümlesinden nefret etmekle, sadece kendi çocuklarının babası olmaktan haya etmekle toplumda öksüz ve yetim çocukların olduğunu unutmadan, TV haberlerinde ‘’Şehit’’ haberi duyduğunda geceleri rahat uyuyamıyorsan
İşte adam gibi adam olmak; nasıl olunuyor siz düşünün.
Değerli büyüğüm meslektaşım üstadım Has ajans yönetim kurulu başkanı Harun Aygün abimin güzel bir sözü geldi aklıma ‘’insanlar analarıyla değil, anılarıyla anılsın’’ isterim demişti bir sohbette bende bu sözü ayakta alkışlıyorum.
SÖZÜM SANA EY ADAM OLMAK İSTEYENLER!
‘’Yaş Otuz beş yolun yarısı eder” diyen şairimiz Cahit Sıtkı Tarancı 46 yaşında hayata veda etti bilesin. Dünyaya çivi çakacağını aklından bile geçirmeyesin.
Bu dünya ne saltanatlar, ne hükümdarlar gördü. Hepsi zamana yenildi. Ne mal, ne mülk, ne para, ne de makam zamana dur diyebildi. Hepsi bu toprağa karışıp yok oldu bilesin.
Arkadaş! Hoş bir sada ve güzel hayırlı hizmetler bırakabilirsen arkanda kalanlara, Allah razı olsun dedirtebilirsen, güzel insandı deyip rahmet diletip bir Fatiha okutturabilirsen arkandan hah işte o zaman sen adam olmuşsun arkadaş...( tabi ki bana göre)
KİPLİNG YAZMIŞ ECEVİT TÜRKÇEYE ÇEVİRMİŞ
Adam olmayı en güzel anlatan yazıların başında gelen bence 1895 yılında Nobel ödüllü aslen Britanyalı şair üstad Rudyard Kipling yapmış. Dönemin usta namuslu gazetecisi ve dönemin TC Başbakanı Bülent Ecevit tarafından Türkçe’ye çevrilen ‘’adam olmak ‘’ şiirdeki mısralar adam olmanın bence özünü anlatıyor.
Çevrende herkes kendini kaybeder
Bunun da suçunu sana yüklerken
Sen kendine hâkim olursan eğer,
Bütün âlem senden şüphe ederken
Hem yer bırakır o şüphelere
Hem kendine inanabilirsen;
Bekleyebilirsen usanmadan,
Yalanla karşılamazsan yalanları,
Kendini evliya sanmadan
Affedebilirsen kin tutanları;
Hayale kapılmadan hayal kurabilir,
Kendini aldatmadan düşünebilirsen eğer;
Zafer ve bozgun, bu iki yalancı,
İkisi de gözünde bulmazsa değer;
Sözlerini evirip çevirenler
Sana tuzak kurarken aklınca
Gülüp geçebilirsen bunlara sen;
Ömür verdiğin işler yıkılınca
İşlere yeniden koyulabilirsen;
Döküp ortaya varını yoğunu
Bir yazı-turada kaybetsen bile,
Kayıplarını dolamaksızın dile
Baştan tutabilirsen yolunu;
Yüreğine «dayan» diyecek
Azimden başka şeyin olmasa da sen
Takıp dişini tırnağına
Sonuna kadar dayanabilirsen;
Halkla kaynaşıp asil kalabilir,
Krallarla dolaşıp alçak gönüllü olabilirsen;
Ne düşman ne dost incitemezse seni,
Ne küçümser ne büyültürsen hemcinsini;
Ve bilirsen her dakkanın değeri
Ne kadar yol, ne kadar emektir,
Senindir bütün dünya ve nimetleri,
Üstelik, oğlum, adam oldun demektir.
Yazımı devlet adamı, , bilge insan dava adamı rahmetli Alparslan Türkeş’in bir sözüyle bitireyim.
“Dava adamı olmak için önce adam olmak gerekir, dava öğretilebilir ama adamlık asla”.
Bir sonraki yazımda İzmir’deki ÜN yoluna değil UN yoluna giden siyasetçileri ve bürokratları yazacağım.
Sizi kalbinizin sahibine emanet ediyorum.