ÌSLAM SİYASETİNÌN İNCELİĞİ...
"Yarattıklarımızdan öyle bir topluluk vardır ki, Hakka hidayet ederler ve adaleti hak ile yerine getirirler." (Araf/181)
"Kendi yükünü halkın üzerine atan mel'undur. Halkı gibi yaşamayan yönetici benden değildir." Hz. Muhammed (sav)
"Yöneticiler dürüst olursa halklar yalancılığa cesaret edemezler. Yanlışa destek veren halka zulmetmiştir." imam Ali (as)
Akli ve nakli bilimlere uğraşan Alim, Bilge ve filozofların yöneticiler için konuştukları ve ittifak ettikleri liyakat ölçüleri şunlardır;
İlim, Hilm Seceat Adalet, Ehliyet, Dürüstlük, CESARET, Belagat, Basiret, gibi, evrensel düşünebilme vasıflarıdır.
Sosyolojinin babası olarak bilinen İbn-i Haldun "Bir siyaset için en büyük felaket yöneticilerin ilahlaşmasıdır. Böyle bir durum halkı ifsat eder."
Bu ifsadın en tehlikeli algoritması yöneticinin lügatinde "Ben yaptım, ben ettim, Ben söyledim oldu." ifade ve icraatlarıdır. Bu durum sahibine makam sarhoşluğu bahşeder, sarhoşların en büyük icraatları da, nereye nasıl, hangi tonda kötülük yapacakları belli olmaz ve oturdukları yerden kolay kolay kalkamazlar.
Mahatma Gandi’yi dinleyelim, ”Kimsenin kirli ayaklarıyla beyninizde gezme fırsatı vermeyin.”
Bir iki söz ve icraatı ile menfaat ve makam imkanlarıyla kafalara kazınan resimleri silmek kolay olmasa gerek.
Gandhi,’yi dinlemeye devam edelim; “Bir İnsan oturduğu koltuktan kalmakta zorlanıyorsa kesin olarak altını pisletmiştir.”
Çağdaş dünyada mesleklerine yalanla başlayıp dolanla son bulan en gözde meslek politika (siyaset) mesleğidir.
Siyaset mesleğine talip olanlar bu işin okulunu okumasanız da olur, sadece annenizin dizinin dibinde öğrendiğiniz YALAN söyleme sözü sizin için bir ömür boyu ilke olmuşsa gerisi teferruat. Bütün kötülüklere kapı açan yalandır. Onun için yüce Peygamber (sav) "Yalan ile iman bir arada olmaz." diyerek kalın bir çizgi çizmiştir.
Maalesef tarihin yalanlarını bize sünnet diye yutturdular. Örnek mi istersiniz.?
“Yönetici Zalim-Facir/Fasık da olsa size düşen ona itaat etmenizdir,” (Darekutni 2/404- Beyhaki 4/29 )
Bu sözde hadis Muaviye gibi (zalimlerin sarayında/sofrasının özel misafiri) olan, Ebu Hüreyre’den. Ne yazık ki, bu anlayış geleneksel Fıkıhta yer bulmuştur.
Oysa Yüce Allah “Zalimlere meyletmeyin aksi halde size ateş dokunur.” (Hud/113)
Hiç bir zulmün/Nifakın mazereti yoktur, olsaydı başta Peygamber (sav) bunu yapardı.
Bu konu ile alakalı imam Ali (as) çok çarpıcı bir kıyasını anlatmadan geçemiyecem. "Bütün dünyayı bana verseler karıncanın ağzında ki, kırık buğdayı alarak ona zulmetmem." Ama buna karşılık Muaviye'nin din anlayışında ise ;
Saltanat uğruna her hile ve zulmü yapmak mübahtır. Kur'an sayfalarını mızrakların ucuna takmak, imam Hasan (as) zehirletmek, Imam Hüseyn'in (as) başını kesip mızrakların ucuna takmak, hazreti Zeynebi esir edip çıplak biçimde elleri ve ayaklarına zincire vurmak emevii din anlayışının bir sonucudur.
Günümüzde yaşanan ve yaşatılan din anlayışını sürdürenlerin akıl hocası ve içtihad kaynağı Ebu Hureyre'nin uydurma rivayetine dayanıyor.
Bu tür eylem ve söylemlerin temel nedeni sahip olunan güçten alınacak kibirdir, ve kirliliğin ilk basamağıdır.
Her mesleğin kendine göre bir Hakikat, ehliyet ve liyakati vardır, demirci bile demiri döverken aşk ve belli vuruşlarla ritmik katar, Çiftçi bile toprağı kazarken bir çiftçi aşkıyla toprağa sinerji katar,
Siyaset de aşkın sorumluluğu, Liyakatin ehliyeti ile yapılmazsa adi bir mesleğe dönüşerek sadece meşke hizmet eder.
Maalesef 3. Dünyanın siyaseti hep küçük kafalarla yapıldı ve yapılıyor.
Siyaset kavramı Arapça bir kavram olup At bakıcısı (Seyis) kökünden türemiştir. Seyis ata binmez, Etinden ve sütünden nemalanmayı düşünmez, günü gelince atın misyon ve rolünü en iyi ifa edecek şekilde şefkatle ve merhametle bakımını yapar ve korur.
Gerektiğinde kendi rahatını ve istirahatini At'a feda eder. AT'ın yiyecek ve içeceğinden çalmaz, Hatta eskiler su içmek istersen At’ın içtiği yerden için çünkü at kirli su içmez demişler, Çok iyi bilir ki at katalizör için yaratılmış, 21.yy da teknolojik olarak üretilen araçların bile güç birimi At'a atfedilerek "Beygir" ile tanımlanmıştır. At zayıf ve çelimsiz ise Seyis'in beceriksizliği ile tanımlanır.
Mevlana’yı dinleyelim,
"Makam ve mevkiler elbiseye benzer, Kimine dar gelir öldürür, Kimine bol gelir güldürür."
Bugün dünyada açlıktan ve hastalıktan ölen, susuzluk çeken, sömürge savaşlarına kurban edilen, Tehcir ve zulme maruz kalan, haksız ve lüzumsuz Vergilerle beli kırılan halklar öncelikle, beceriksiz siyasetçiler olup, toplum halka rağmen halka musallat olan yöneticilerin kurbanıdır.
Hz. Ali (as) "Bir beldede fakirlik varsa oranın yöneticilerini hırsız bilin." Bu söz tarihin tüm zamanlarına vurulan dağıtım ve bölüşümdeki adaletin devrimci mührüdür.
Çağdaş siyasetçiler cesaret edip bunu siyaset akademilerinin kapısına yazacak cesaretleri varsa buyurun yazsınlar, buyurun konuşsunlar.
Bu büyük İnsan Kuffe'ye girerken bir hutbe irad eder ve "Ben bu şehire gelirken bir atım, Kılıcım ve bir zırhım vardı, çıkarken bende başka bir şey görürseniz bilin ki hırsızlık yapmışım." çağdaş dünyada bu mesleğe zugürt girip lord çıkanların burnu yansın.
İran İslam cumhuriyetinin Rehberi Seyyid Ali Hameney bir istisna olarak,tüm Ortadoğu’nun Liderlerinden yüklü meblağlarda para ve taşınmazları ABD. Avrupa, Dubai, İsveç, İngiltere devletinde yatırımı olmayan var mı?
Aç girip matematiğin Açı'larını aciz bırakanlar, muvahhit girip müteahhit çıkanlar, Doğru girip eğri çıkanlar, dik girip yamuk çıkanlar dedik ya siyaset ince iştir, incelemeyi başaramadınız, Bu kalınlık ve kabalık size bir ömür boyu ıstırap olarak yeter artar bile.
Vezir hikayesi meşhurdur, Dinleyelim,
VERZİR (Başbakan) bir gün Hamama gitme için emir verir, Onlarca tellak, Onlarca peşkirci, havlucu, ve büyük bir kalabalık ile hamam'a giderler, Yılların kiri ile tabaka, tabaka oluşan pisliklerini güzel bir yıkar ve keselerler yıkama işi bitince bakıyorlar vezir hareketsiz ve sessiz meğer vezir ölmüş, Danışmanlar tellaklara ulan yaptınız vezir'e büyük bir sessizlik ve akıllı cesur bir tellak konuşur, "Biz hiçbir şey yapmadık sadece vezirin kirlerini temizledik ve öldü." demiş.
Ruhlardaki kirliliğin önüne geçilmezse bu kirlilik bedene Sirayet eder ve mikroplara bağışıklık kazanan vücuda sterilizasyon uygulanırsa mikroplara yaşamaya alışan bir kalp ve ruh fonksiyonlarını kaybeder.
İslam da yöneticilik ateşten gömlek kabul edilmiştir. Giymesini bilmezsen üstünde taşımasını bilmezsen yalnız halkı yakmaz yıkmaz önce kendini yakmış, yıkmış olur.
İmam Humeyni (ra) Tahran cezaevinde bulunduğu sırada dönemin Güvenlik Teşkilatı Başkanı,
”Devlet ve siyaset pis bir iştir; sizin makamınız ise, kendinizi insanı öldüren bu aşağılık işlerle kirletmenizden daha yücedir.” şeklindeki sözüne şu cevabı verir:
“Sizin söylediğiniz anlamdaki siyaset, dediğiniz gibi sizin işinizdir."
" Ama İslam’ın söylediği siyaset mukaddes bir görevdir ve bizim işimizdir.”
İmam Ali (as) ma, göre ümmete önderlik edecek ve edemeyecek kişinin vasıfları.
1-Şüphesiz bilirsiniz, namuslar, kanlar, ganimetler ve hükümler hususunda velayet sahibi olanların ve Müslümanlara önderlik edenlerin cimri olması doğru değildir. Çünkü lider cimri olursa halkın malına göz diker
2-Aynı zamanda cahilde olmamalıdır; aksi taktirde bilgisizliği ile onları yoldan çıkarır.
3-Zalimde olmamalıdır ;zira zalim olursa zulmüyle onları birbirinden ayırır.
4-Adaletsizlik edende olmamalı; aksi taktirde halkın mal ve servetine yazık eder, bir gurubu diğerinden öne geçirir.
5-Hüküm makamında rüşvet almamalıdır; çünkü rüşvete kapılan olursa hakları yok eder hadleri görmezlikten gelir.
6-Sünneti terk edende olmamalıdır; aksi taktirde ümmeti helake sürükler.(bunlardan hiç biri Müslümanların önderi ve lideri olmaya layık değildir)
Kültür seviyesi düşük ülkelerdeki insanlar Muhakkik olmaktan öte mukallittirler,
Hz. Ali(as) "İnsanları bilgilendirin bırakın onlar yolunu bulur." Bilinçten yoksun insan sosyal sorumluluktan da yoksundur. Tüm Peygamberler, Evliya ve ulemalar, Filozoflar ve ahlak bilimciler ile Aydınların çabası tebaa'yı eşekleştirme denen cehalet belasından kurtarmak olmuştur.
Hz. Ali (as) ma Şia’nın (taraftar) biri, Ya imam ne emredersen emret, emrine amadeyim dedi, İmam (as) "Öyle deme hak bildiğin şeyde bana tabi ol." İmam robotik bir topluma, sürü bilinci ve psikolojisine şiddetle karşı çıkmıştır.
"Eleştirinin olmadığı yerde putçuluk başlar" Ali Şeriati (ra)
Köle bilinci oluşan toplumlarda Hürriyet ve özgürlük kavramlarına yer yoktur. Ağam, Paşam, pirim, padişahım, gurbanım, şefim, şeyim liderim, komutanım bilir diyen bir toplumun kaderi kara kaderdir.
Bu tür toplumlarda meslekte atanmak ve yükselmek ehliyet ve liyakatten ziyade Lidere itaat olmazsa olmaz bir kural ise;
Hırsızı hırsızlığa iten sebepler, Hırsızlığına engel olmayan etmenler, İlkeleri seçilmeye müsait olmayan ölçüler, geniş manevra kabiliyetini öngören imtiyazlar ve cazip bir meslek olmaktan çıkarılamayan cazibesizlik, seçilenin göbeğini şişiren karakterini düşüren kokuşmuş eğitim, seçenin ucuz iradesi, siyaset sosyolojisine dert ve bela olarak yeter. Bir insanı Ahlaken eğitmeden zihnen eğitirseniz toplumun başına bela edersiniz...!
Bu tür toplumlarda liderin tartışmasız diktası farklı ilkelerle hayat bulmuştur, Kimisi liderliğini ilahi bir lütuf olarak tebaaya sunarken, Kimi zer, kimi zor, kimi de halkı aç ve cahil bırakarak itaate sevk eder. Aynen Firavunun kavmi gibi "Ey Musa sen doğru söylüyorsun, ama Firavun karnımızı doyuruyor." gibi söylemler bir zulüm ve mağduriyetin itiraflarıdır.
Sonuç, "Bir kavim kendinde olanı değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez" (Rad/11)ve “Layık olduğunuz şeylerle yönetilirsiniz.” Ve “Allah aklını kullanmayanları pisliğe mahkum eder.” (Yunus/100) ilahi hitapları çabamızın kaderimize bağlı olduğunun hakikatini bilmek ve idrak etmek zorundayız.
Selam ve dua; Okuyan araştıran sorgulayan anlayışı ve kavrayışı yüksek olan, Peygamberin (sav) bıraktığı iki emanete (Kur'an ve Ehli beyte) sahip çıkan temiz akıl sahiplerine olsun inşallah...