"Lâ tahzen / Üzülme."
Üzülme; Çünkü hüzün, düşmanı sevindirir, dostunu üzer, haset edenin diline düşürür.
Üzülme; Çünkü hüzün, kaybolanı geri getirmez, öleni diriltmez, kaderi değiştirmez, hiçbir fayda getirmez.
Üzülme; Çünkü hüzün sinirleri yıpratır, kalbini yorar, gecelerini mahveder.
Üzülme; İnsanlara ihsanda bulunduğun sürece üzülme. Çünkü mutluluğun yolu insanlara ihsanda bulunmaktan geçer
Üzülme; Çünkü iyiliğin mükafatı on mislinden yedi yüz misline, kötülüğün karşılığı ise sadece mislince.
Üzülme; Dünya, ne seçim, ne geçim dünyasıdır; dünya, bugün var yarın yok, imtihan dünyasıdır.
Üzülme; Hakk’ın rızasına uygun düşen belâ, kulun sevgisini artırır.
Üzülme; Altın, ateş ile; iyi kul da belâ ve musibet ile tecrübe edilir. (Hz. Ali a.s.)
Üzülme; İnsanlar, başlarına gelen belâ ve musibetleri ondan daha büyükleriyle kıyas etselerdi, şüphesiz belâların bazısını âfiyet kabul ederlerdi.
Üzülme; Şunu unutma yaşadığın günün sınırları içinde yaşamazsan sıkıntı ve kaygıların artacak demektir. Biraz daha açarsak; Sabaha çıktıktan sonra artık akşamı bekleme, akşama kavuşunca da sabahı bekleme. Ne maziye takıl kal ne de gelecek kaygısı içinde ol. Yani, ânı
yaşa
Üzülme; “Her zorlukla birlikte kolaylık vardır.” (inşirah suresi)Yani kolaylık zorluğun içinde saklıdır!
Bir başka ifade ile; kolaylık; zorluk zannettiğimiz şeyin taa kendisidir!..
Öldükten sonra senin için üç tür üzüntü olur:
1- Seni biraz tanıyanlar ,“Yazık !” derler.
2- Seni daha fazla tanıyan dost ve arkadaşların birkaç saat veya en fazla birkaç gün üzülür, sonra da
Şakalarına ve gülüşlerine devam ederler.
3- Yokluğunu ve ayrılık acısını derinden hisseden ailen ise birkaç hafta, birkaç ay veya en fazla bir yıl üzüntünü yaşarlar,
Sonra da seni kendi hatıralar arşivine atarlar.
İşte bu şekilde senin halk arasındaki öykün son bulur.
Güzelliğin, sağlığın, çocukların, evin, eşin, malın ve mülkün ne varsa hepsi elinden çıkar ve gerçek öykün başlar.
Yani ahiret hayatın…
Şeyh Said-i Şirazeye bakalım;
"Kesme umudunu içine salsada keder; Kırılsa da gönül med-u cezr ile Hepsi geçer,, Hepsi geçer.!"
Üzülme; İlmin Hakimini dinle;
Birisi Hz Ali'ye gelerek o kadar dertliyim ki çok sıkıntım var dedi.
Hz. Ali (a.s) Sana iki soru soracağım. Cevabını verip dermanını bulacaksın, dedi.
Adam sor, Ya Ali dedi.
Hz Ali "Dünyaya geldiğin zaman bu dert seninle birlikte mi geldi.?"
Hz Ali adama tekrar sordu "Dünyadan giderken bu dert seninle birlikte olacak mı.?"
Adam hayır dedi.
Hz Ali son olarak şöyle buyurdu;
"SENİNLE BİRLİKTE GELMEYEN VE GİDERKEN DE SENİNLE BİRLİKTE OLMAYACAK OLAN BİR DERT SENİN BU KADAR ZAMANINI ALMAMALI.
SABIRLI OL,YER YÜZÜNDEKİLERE ÇOK ÜMİT BAĞLAMAKTANSA YÜZÜNÜ ALEMLERİN RABBİNE ÇEVİR."
DEĞİL Mİ...?
Ayakkabılarım yok diye üzülüyorsun, Oysa; bu Keder ayağı olmayan birini görene kadardır değil mi?
“Eğer zaman senden bir şey alıkoyarsa ümitsiz olma, Eğer sana bir şey verirse sakın güvenme sürekli ondan büyük korku içinde ol” (Hz. Ali as)
-Az veya çok sevilmek değil, boşu boşuna sevmek yıkmıştır sizi, Oysa sevginize verilmeyen karşılık değil, o sevgiye verilmeyen değerdir, sizi de üzen o ise bazen üzüntüler gözyaşının uzanamayacağı kadar derin değil mi ?
Üzülmek yarının sıkıntısından bir şey eksiltmez, sadece bu günün gücünü tüketir.
“Niye üzülüp ağlarsın can bırak sevmeyen gitsin, Dua et rabbin seni terk etmesin O seni terk ederse gerçekten bitersin.” (Mevlana ra)
Dert Sadece bende var deme, sendeki derde şükredenler var.
Zavallılığımdan değil sararıp soluşum.
Zavallıların derdinden ben böyle olmuşum.
(Sa'di Şirazi)
"Acaba gerçek dert ve yenilgi, yalancı ümit ve sevinçten daha iyi değil midir?" (Dr. Ali Şeriati ra)
" Çok yaşayanın ömrü dostlarına ağlamakla geçer, Dert ve gam ihtiyarlığın yarısıdır, Borçla gelen fakirlik kızıl ölümdür." (Hz. Ali as)
-Bazen evlilikler çirkin sözler ve hakaretlerle, bazıları bol gözyaşları ve özür dolu sözlerle biter, Yani hepsinin değişik bir tarzı vardır, oysa değişmeyen tek şey üzüntü değil mi ?
-Bir hayli kırgın olabilirsiniz, Oysa değişmeyen tek şey Keşkeler değil mi ?
-Bitti diye hiçbir zaman üzülme yaşandı demen gerekmez mi ?
-Dostun üzüntüsüne acı duyabilirsin, bu kolay olandır, ama dostun başarısına sempati duyabilmek sağlam bir karakter gerektirmez mi ?
- Dünya malına tapıyorsun şehvet peşinde koşuyorsun istediğini alamayınca üzülüyorsun, içine düştüğün hali anlaman gerekmez mi ?
-Mazlumun Ah'ını almamaya bak, çünkü bu ah'ta burnundan getireceğin annesinin de sütü var, O sütün de bir vebali olmaz mı ?
-Bak Mevlana ne diyor "Bir an bekle arkana dön, ve unuttuklarını anımsa, Kaybettiysen ara, Kırdıysan Af dile, Kırıldıysan affet, Çünkü hayat kısa"
“Üzülme evlat kaybettiğini sandıkların belki de kurtulduklarındır.” (Charles Bukowski)
-Öyle mi deme sakın ?
“Üzülme; Cancağızım her bir yaradan haberdardır yaratan, Üzülme Tabuta yattığın gün son kez kuyunu kazacaklar.” (Mevlana ra)
Sonuçta: Bak yüce Allah hepimizi nasıl teselli ediyor. "Sakın yılmayın Üzüntüye kapılmayın, eğer iman etmişseniz mutlaka üstün gelirsiniz." (Ali imran 139)
Tüm Mevcudatın kaderi, Kadir'i Mutlak Allah'ın İradesi dahilindedir; Feleklerden de kesin olarak haberdardır.
Sabret ki: Sabır her derdin devasıdır, Şükret ki, Nimetin artacağından şüphen olmasın,
Seyret ki, Allah sana hikmetleri nasıl öğreteceğini görürsün.
Şems-i Tebrizi üzülene bak ne diyor; ! "Sukuta bürünmüşse diller yara derindir, Yara derinse ALLAH Kerimdir." Üzülme Allah kerimdir demeye bak.!
Üzülme; Ey can bugün varlığını hiçe sayanlar, gün gelir gölgeni ararlar. Yeter ki sen, Allah bana yeter demesini bil.!
Bir gün Atina pazar yerinde birileri Sokrates'e fena hakaret ediyordu; "Sen bir alçaksın, cahilsin ve içki içicisin."
Sokrates , başını sallayarak cevap vermedi, sadece gülümsedi...
Zengin bir aristokrat, bu sahneyi izlerken ona sordu; Böyle hakaretlere nasıl tahammül ediyorsunuz? Kendinizi kötü hissetmiyor musunuz ?
Sokrates yine gülümsedi ve dedi ki: ′′ Benimle gel "..
Tanıdığı bu aristokrat onu , eski bir tozlu depoya kadar takip etti...
Sokrates bir meşale yaktı ve işe yaramaz, paçavra delinmiş bir pelerin bulana kadar etrafı aramaya başladı... Bulduğu bu pelerini adama verdi ve dedi ki: " bunu giyermisin sana uyar ".
Adam paçavra pelerine baktı , kızarak :
-" İyi misin Sokrates? Bu paçavrayı giyecek miyim, diyerek geri attı ".
Gördün mü, dedi Sokrat , elbette kirli ve eski pelerini giymeyi reddettin...
Aynı şekilde adamın söylediği saçma ve edepsiz sözler bana da dokunmadı...
Birisi sana istemediğin bir şeyi verdiğinde ve sen onu kabul etmediğinde reddedilen hediyenin sahibi kimdir?
Başkalarının hakaretlerine üzülmek ve öfkelenmek, onların attıkları paçavraları giymeyi kabul etmek gibidir...
Sorgulanmamış hayat , yaşanmaya değmez...
En akıllı kişi, neyi bilmediğini bilendir.!
Kimseye bir şey öğretemem, sadece onların düşünmesini sağlarım...
Sadece bir iyi vardır; Bilgi!
Sadece bir kötü vardır; Cehalet!
Evim arsam yok diye üzülmeyin, nasılsa hikayenin sonunda eşitlik sağlanacak ve hepimiz/herkes toprak sahibi olacak.
Son kararın şu olsun: Canında teninde senin değil, sana emanet.
O halde bu can bu tende oldukça Kadir-i Mutlak Allah'ın kuluyum Kur’an’ın kölesiyim, Hakkın seçkin peygamberi Muhammed'in (sav) Ümmetiyim, Ehl-i Beytinin yareniyim, ayırım yapmadan tüm Müslümanların kardeşiyim, Ayırım yapmadan tüm mazlumların yoldaşıyım, Zalimlerin hasmıyım demeye bak...!
SENİ SEN EDECEK, İMAN-AKIL VE RUH BUDUR. Gerisi Laf-u Güzaf...
Selam ve dua okuyan araştıran sorgulayan anlayışı ve kavrayışı yüksek olan temiz akıl sahiplerine olsun İNŞALLAH...